Edebiyat ve Edep: Her Şeyin Başladığı Yer

Edebiyat ve edep birbirinden farklı şeyler değil. Belki birbirlerini besleyen, hatta aynı kökten türemiş iki güzel şey…

“Aklımda merak, şüphe ve saygı uyandıran iki şey vardır: Üzerimde yıldız gibi parlayan cennet ve içimdeki ahlak yasası.”
Immanuel Kant

Dudağımdan dökülürken parçalanmayı seçen kelimeler var. Edebiyatın; edep özlüğüne dokunmayan noktalarından Allah’a sığınırım! Yürürken, bağırırken ve dağlarken aşkın kaburgada bıraktığı izleri, havaya bıraktığımız ve yeşil renklerin hayranlık ile karşıladığı karbondioksitin dahi edebe dokunması gerekir. Edep, kalbin kan pompalama görevinden başka ruha ve bedene üflediği ince bir paklık durumudur.

Edebiyat
Edebiyat ve edep

İnsan yürüdüğü yolların; taşsız, temiz ve göz bakımından güvenli olmasını ister. Ki yolda gördüğümüz bir taşı dahi ellerimize alıp:

– Ey Allahın yarattığı güzel bir varlık olan sen! Güzelsin, yaratılan her şey gibi. Senin güzelliğinin en belirgin olduğu yer duvarlardır! Duvarlar sıcaktır. Bizi muhafaza et. Bize engel olma!

(Sessizlik)

Böyle bir konuşma gerçekleştirdikten sonra taşın karşı cevap olarak  bir ses çıkarması daha etkileyici bir durum olabilirdi. Ancak sessizliğin etkileyiciliğini unuttuğumuz bu çağda bu beklenilen bir durum olarak karşımıza çıkmazdı. Taş ile böyle bir sohbetin gerçekleştirilmiş olması, yaratılan her şeye verilmesi gereken değerin halk gözüyle deliliğe yaklaştırılmasıdır.

Taşı yoldan kaldırmak alışılagelmiş bir durumdur. Bu tür alışılagelmiş edep algısından başka hayatımızın içerisine yerleşmiş ancak fark edilebilmesi için bağırılması gereken bir konu da edebiyatın içerisindeki edep olgusudur. Kişi edebi eserlerin içerisindeki bu tür taşları bu hassasiyet ile kaldırmak ve aslında onun nerede var olması gerektiğini anlatmak, edebiyatın içerisindeki edep  kelimesinin varlığının bir neticesidir. Bu hassasiyet ile yaklaşılan bir eserin, edep bakış açısı ile yoğrulup ortaya çıkarılması, edebiyata yakışan bir durumdur. Çirkinlik sanatın ve elbette inancın güzel gördüğü bir durum değildir.

Edebiyat ve edep kelimelerinin  birbirleri ile bağlantılı olmaları; söylenmesi, yazılması ve okunması gereken eserlerin aslında ne kadar edepli ise o kadar doğru bir eser olduğunu ortaya çıkarır. Edebiyat, edepten sıyrılmak istediği zaman yukarıda sohbet ettiğimiz taşın; yoldan çekilmeyen, engel olan ve zorluk çıkaran siluetine bürünmüş halidir.  Bu hali kullanarak bir şeylere ulaşmak isteyen bir insan için, ruha ve bedene dokunmayan, kalbin edep tarafından eksik bırakılmış bir kirlilik halidir. Kirlilik edepsizliğin mayasıdır.

“Edebini kaybeden kimse kötülükten zevk alır.”
Platon

Similar Posts

4 Comments

  1. Ah ölümü gölgesinde taşıyan bizler!! Sisli bir dağ başında kaslı bedenlerimizi sürüyoruz toprağa, ve toprak ve belki bir toprak daha ölümü anımsatıp sarılıyor, kuru ve daha yumuşak yanlarımıza

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir